KKTC’de Da Vinci Şifrelerinin Peşinde
Mona Lisa’nın ressamı, Son Akşam Yemeği’nin ustası, mimar, mühendis, mucit ve filozof Leonardo da Vinci’nin Kıbrıs’ta ne işi olabilir? Rivayetlere göre, 1473 yılında adayı ele geçiren Venedikliler, Gazimağusa surlarını güçlendirmek için Rönesans’ın dâhisi Leonardo’yu adaya davet eder.
Rönesans ve Kıbrıs’ın kesiştiği yer
Kıbrıs tarihi boyunca Hititler’den Bizans’a, Lüzinyanlardan Venediklilere kadar sayısız uygarlığa ev sahipliği yaptı. Efsanelerle örülü bu zengin geçmiş, sanatçılar için de ilham kaynağıydı. Botticelli’nin, Kıbrıs kıyılarında köpüklerden doğan Afrodit’i resmettiği yıllarda (1480’ler), Leonardo da Vinci’nin de adayı ziyaret ettiği söylenir.
Gazimağusa surları ve Da Vinci’nin izi
Milano Dükü Sforza’nın danışmanı olarak mimarlık ve askeri mühendislik yapan Da Vinci’nin, Gazimağusa’nın 15 kulesi, Othello Kalesi ve 3 kilometrelik surlarında çalıştığı düşünülüyor. Bir başka rivayete göre ise adaya, Lefkoşa ve Gazimağusa’daki görkemli gotik katedralleri incelemek için gelmişti.
Her ne kadar bu ziyaret tarih kitaplarında geçmese de, Da Vinci’nin not defterlerinden birinde Kıbrıs’ın güzelliklerinden bahsettiği, Afrodit Tapınağı’nın planını çizdiği söyleniyor. Hatta 1981’de, bu ziyaretin 500. yılı anısına Kıbrıs’ta özel bir pul bile basılmış.
Lefkara Nakışı ve “Son Akşam Yemeği”
Da Vinci’nin Kıbrıs’ta en çok etkilendiği şeylerden biri ise Lefkara köyünün geleneksel nakışları olmuş. Rivayete göre köyden bir masa örtüsü satın alıp Milano’ya dönen Leonardo, bu örtüyü Milano Katedrali’ne hediye eder.
Dahası, ünlü “Son Akşam Yemeği” tablosundaki masanın üzerindeki örtünün desenleri, “Lefkaritika” olarak bilinen bu el işi nakışlardan esinlenmiştir. Bugün Lefkoşa’daki Şenay Ekingen’in dükkânında satılan nakışlarda bu tarz hâlâ yaşatılıyor ve “Da Vinci Nakışı” olarak anılıyor.
UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne alınan Lefkara Nakışı, 500 yıllık bu geleneğin halen dimdik ayakta olduğunun en güzel kanıtı.
Gotik mimarinin Osmanlı izleri
Kıbrıs’ın gotik mirası bugün de büyüleyici. Lefkoşa’daki Selimiye Camii (eski St. Sophia Katedrali), Lüzinyan döneminde 13. yüzyılda inşa edilmiş, Osmanlı fethinden sonra iki minare eklenerek camiye dönüştürülmüş.
Gazimağusa’daki St. Nicholas Katedrali ise Lüzinyan Kralları’nın “Kudüs Krallığı” tacını giydikleri yer olarak bilinir. 1571’de camiye çevrilmiş ve Lala Mustafa Paşa adını almış. Gotik tarzın keskin hatlarına uyum sağlamak için minaresi yuvarlak değil, köşeli yapılmış olmasıyla dikkat çeker.





Yorumlar
Yorum Yaz