
Artan Harcamalar Karşısında Turizm İşletmelerinin Yaşayabileceği Potansiyel Problemler
Asgari ücretin artması, çalışanlar açısından olumlu bir gelişme olarak görülse de, özellikle küçük turizm işletmeleri için ciddi zorlukları beraberinde getirebilir. Bu zorlukların başında işten çıkarmalar ve az personelle daha fazla iş yükü gelmektedir. Enflasyona bağlı olarak asgari ücretin yükselmesi, doğrudan iş gücü maliyetlerini artırmakta; bu da küçük otel, pansiyon ve yiyecek-içecek işletmelerinin personel giderlerini önemli ölçüde yükseltmektedir. Zaten dar bir kâr marjıyla faaliyet gösteren bu işletmelerin kârlılığı azalmakta, özellikle yüksek sezonda fazla sayıda personel çalıştırmak zorunda kalan işletmeler için bütçe baskısı oluşmaktadır.
Asgari Ücret Saptama Komisyonu’nun işçi ve işveren temsilcileri ile birlikte ilgili bakanlığın görüşmeleri sonucu hayat pahalılığı baz alınarak %17,79 oranında bir artış gerçekleştirilmiştir. KKTC’de asgari ücret tarihin en yüksek seviyelerine ulaşırken, net maaşın 44 bin TL’yi aşması özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeleri kara kara düşündürmeye başlamıştır.
Bu artışla birlikte işletmelerin personel sayısını azaltma eğiliminde olması, hizmet kalitesinde düşüşe yol açabilir. Ayrıca kayıtdışı (sigortasız) işçi çalıştırma riski de artmaktadır. Bu durum, sosyal güvenlik sistemini ve çalışan haklarını olumsuz yönde etkileyebileceği gibi, turizm sektörünün genel itibarı açısından da ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Sezonluk çalışanlar ise bu durumdan en fazla etkilenen gruplar arasında yer almaktadır; kısa süreli ve güvencesiz işlerde istihdam azalabilir.
Özellikle turizm meslek liseleri ve üniversitelerden düşük sezonda istihdam edilen stajyerlere, ucuz iş gücü gözüyle bakılması ve onlara gereğinden fazla sorumluluk yüklenmesi, öğrencilerin turizm sektörüne olan bakışını da olumsuz etkileyebilir. Bu durum uzun vadede nitelikli iş gücünün sektöre olan ilgisini azaltma riski taşımaktadır.
Artan maliyetleri dengelemek adına hizmet fiyatlarının artırılması ise müşteri kaybına yol açabilir. Özellikle birincil kazanç kapısı kumar turizmi olan büyük zincir oteller ve bu otellerin bünyesindeki restoranlarla rekabet etmek, küçük işletmeler için daha da zor hale gelmektedir. Zira büyük işletmelerin maliyetleri absorbe etme gücü oldukça yüksektir. Bu koşullar altında küçük işletmeler yenileme, modernizasyon, dijitalleşme gibi yatırımları ertelemek zorunda kalabilir. Bu da ülke genelindeki turizm gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir.
Bana göre en büyük zorluk, hali hazırda sektörün temel sorunlarından biri olan kalifiye eleman tutmaktaki zorluk olacaktır. Artan ücret beklentilerine karşın küçük işletmelerin ödeme gücü sınırlı kalmakta, bu da nitelikli personelin daha yüksek ücret sunan büyük işletmelere yönelmesine neden olmaktadır. Sonuç olarak, bu durum hizmet kalitesinde düşüş ve müşteri memnuniyetinde azalma anlamına gelmektedir.
Bu tür sorunlar karşısında devletin küçük işletmelere yönelik olarak vergi indirimi, sosyal sigortalardan prim desteği ve kalkınma bankası aracılığıyla kredi kolaylıkları sağlaması gibi önlemler geliştirmesi gerekmektedir. Ancak şu an turizmin içinde aktif olan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu desteklerin hiçbiri tam randımanla uygulanmamaktadır. Daha az personelle daha verimli çalışmak adına dijital araçlar, otomasyon sistemleri ve hizmet içi eğitimlerin hem devlet hem de özel sektör tarafından teşvik edilmesi büyük önem taşımaktadır.
Ayrıca, geçmişte var olan ancak günümüzde neredeyse kaybolan kooperatifleşme anlayışı yeniden canlandırılmalı ve yerli üreticilere yönelik üretim teşvikleri artırılmalıdır. Özellikle belli başlı gastronomik ürünlerin maliyetini düşürmek amacıyla bu tür üretimlerin desteklenmesi, sektör genelinde büyük fayda sağlayacaktır. Küçük işletmeler, ortak satın alma, tanıtım ve personel paylaşımı gibi yöntemlerle maliyetlerini düşürebilir.
Alternatif turizm türleri (eko-turizm, gastronomi turizmi, sağlık turizmi gibi) aracılığıyla sezon dışı dönemlerde de gelir elde edilebilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca genel ve yerel yönetimler, turizme daha fazla sahip çıkarak KyreniaFest gibi uzun vadeli etkinlikleri yaygınlaştırmalı; konserler ve çeşitli kültürel organizasyonlarla desteklenen takvimler aracılığıyla turizmi yılın geneline yaymalıdır. Bu tür yaklaşımlar hem yerel halkın hem de ülkemizi ziyaret eden turistlerin daha geniş bir zaman aralığında bölgeden faydalanmasını sağlayacaktır.
Yorumlar
Yorum Yaz